25 Ekim 2010 Pazartesi

High Flow Range Mass Coriolis Flow Meter

High Flow Range Mass Coriolis Flow Meter
Ideal for the measurement of flow, density and temperature of liquids and slurries, such as aggressive or contaminated, sanitary or particle-filled fluids.
Features:

  • Flow ranges from 60 to
    60K Kg/Hr (2.2 to 1650 lb/min) 
  • Accuracy up to 0.25% of reading
  • Materials: flow tubes -
    316 L, splitter flanges -
    316 Ti, housing - cast iron
  • Process temperature
    -40°F to 356°F
     
  • Ambient temperature
    -40°F to 140°F
  • Wide flow ranges
ACCURATE AND RELIABLEThis meter has the ability to
maintain high accuracy,
despite changing
viscosity conditions, with accuracy of +0.25% of reading.
 
EASY CLEANING
The ACM series has smooth stainless steel tubes and no moving parts, and is therefore very easy to flush and clean.
 
MULTI-TASKING
The ACM series of mass coriolis flow meters measure flow, density and temperature.
 
MATERIAL COMPATIBILITY
Because of the meter's 316 stainless steel flow tubes, the ACM series can measure a wide range of materials.
 
VARIETY OF ELECTRONICS
Electronics available for the ACM series include a local, hazardous rated display and a remote, panel-mount digital display.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Hotel Atitlan-Shadyside

With Brian (Nathan's Friend who had come to join us for a week) in tow we visited Lake Atitlan for a couple of days and stayed at the beautiful Hotel Atitlan just outside of Panajachel. Atitlan is definitely one of the most beautiful lakes in the world with amazing volcano views and a magical aura about it. Hotel Atitlan groundsHotel Atitlan groundsAfter sipping on wonderful margaritas for a day, we took a boat tour around the lake, first visiting the most important indigenous town of Santiago Atitlan. The highlight was probably the indigenous culture and also Maximon, a fun Mayan god who drinks lots of Alcohol and smokes like crazy.Shadyside Inn Suites is different. Your idea of staying in a hotel is about to change. Our suites are not typical hotel rooms. In fact we do not have rooms; we only offer suites. Why are we different? Your suite is a fully furnished apartment with the same amenities as a hotel located in a residential neighborhood. It’s not just any neighborhood, it's Shadyside, Pittsburgh’s most quaint, trendy, and upscale urban area. Picture Boston’s Newberry Street, or New York’s East Village and you will get an idea of what the Shadyside area is like.Imagine having your own apartment in the best location in Pittsburgh for as little as a day or for as long as a lifetime. Shadyside Inn Suites is as flexible as you need. Only going to be here for a night? Why not have your own fully equipped apartment? Need somewhere to stay for a month while your house is renovated? Shadyside Inn Suites is your answer. Looking to attend the University for only nine months? Shadyside Inn Suites can accommodate. Think this is going to cost you more than a hotel? Not even close. Our rates are lower, our suites are double the size of any hotel in the area, our parking is free, and our location is unrivaled.Our suites are located within a block or two of some of the best dining, entertainment, and shopping in Pittsburgh. At your door are 135+ shops, 15+ restaurants and some of the best nightlife in the area. Shop in small boutiques, visit your favorite national store, and dine on cuisines from all over the world. Shadyside living is unmatched.Stay in Shadyside and still be approximately 4 miles from Downtown Pittsburgh and the Convention Center and less than 1 mile from the following hospitals: Presbyterian, Montefiore, Magee Women's, Falk Clinic, West Penn, Children's, Shadyside Hospital, and Western PsychiatricWithin 1 mile of the Shadyside Inn Suites is The Carnegie Museum of Art, The Museum of Natural History, The University of Pittsburgh, Carnegie Mellon University Chatham College, and Carlow College.Besides coming for a visit, the best way to learn about our story is read what other people have said about us.
 Hotel Atitlan groundsHotel Atitlan groundsAfter sipping on wonderful margaritas for a day, we took a boat tour around the lake, first visiting the most important indigenous town of Santiago Atitlan. The highlight was probably the indigenous culture and also Maximon, a fun Mayan god who drinks lots of Alcohol and smokes like crazy.Shadyside Inn Suites is different. Your idea of staying in a hotel is about to change.

8 Ekim 2010 Cuma

İstanbulda gezilecek yerler


İstanbulun Tarihi Mekanları Ve Anıtları - Gezilecek Yerler
Yerebatan Sarnıcı

Bizans Sarnıcı olarak da anılan sarnıç, Ayasofya'nın yakınındadır. Büyük salonun ince tuğla kemerleri 136 adet korint stili sutünla desteklenmektedir.

Kız Kulesi: İstanbulun sembolü olan Kız Kulesi, Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir. Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan kule günümüzde turizme tahsis edilmiştir. Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera'ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander'in kulesi olarak tanıtır. Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafindan sokulacağını rüyalarında gören İmparatorun, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kule idi. Meyve sepeti içinde gelen yılan trajediye sebep olur.

Galata Kulesi: Bizanslıların Cenevizliler aleyhine hareketlerine karşılık, Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Bölgeyi her türlü saldırıdan korumak için de bu kuleyi yaptırmışlardı. Kulede büyük sahanlığa kadar duvar içinde dönerek çıkan bir taş merdiven vardır. Son yıllarda 1967'de restore edilmiş, içine asansör konmuş, diğer katlarına da lokanta yapılmıştır.

Beyazıt Kulesi: Bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yerdeki yapı (eski saray), II. Mahmut devrinde Milli Savunma Bakanlığı (Seraskerlik) olarak kullanılmıştır. Seraskerliğin avlusundaki ahşap kule, yangın gözcüleri için uzun süre varlığını sürdürmüştür. II. Mahmut, daha güzelini yaptırtmak için bu kuleyi yıktırmıştır ve kitabesine göre, onun emri ile, 1828 yılında Serasker Hüseyin Paşa tarafından o devrin mimari özelliklerini yansıtan, kagir bir kule yapılmıştır. 50 m yüksekliğindeki bu abide, belirgin kütlesiyle, kente karekteristik bir çizgi kazandırmaktadır. Ahşap bir merdivenle çıkılan yukarıdaki sahanlık, şehrin büyük bir kısmını kuşbakışı seyretme olanağı sağlar.


Hisarlar

Üçgeni andıran eski İstanbul yarımadasının etrafı 5. yüzyılda Roma döneminde yapılan, 22 km.yi bulan surlarla çevrilidir. Byzantion şehir sitesi, kurulmasından itibaren batı yönüne doğru genişleyerek 4 defa yeni surlarla çevrilmiştir. Marmara Denizi ve Haliç kıyıları da tek sıra fakat güçlü surlarla çevrili idi. Şehrin akropolisini çevreleyen surlardan, 3. yüzyılda yapılmış İmparator Septimus Severius ve 320'de Büyük Konstantin'in yaptırdığı 3. sur tamamen yıkılmıştır. Kara surları deniz kıyısından başlayarak tepeleri ve vadileri geçerek Haliç surlarına iner.

Yedikule: Bu surlardaki en görkemli kapı, Marmara Denizi'ne yakın olan "Altın Kapı" idi. Bu Imparator merasim kapısı, iki mermer kule arasında zafer takı gibi yerleştirilmişti. Zaferden dönen ordular, Imparator ve erkanı şehre bu kapıdan girerdi. Burayı çevreleyen Türk devri eseri 5 kule ilavesi ile 7 kule, bir iç kale haline sokulmuştu. Zaman içerisinde hazine, depo ve elçi hapishanesi olarak kullanılmış iken, günümüzde enteresan girişi ve "Altın Kapı" kuleleri ile şehrin bir diğer müzesidir. Yaz aylannda çeşitli etkinlikler ve konserler yapılmaktadır.

Anadolu Hisarı: Karadeniz'in tek çıkışı Boğaziçi'nin Asya kısmında yer alan hisar, 1390'lı yıllarında Sultan Bayazıt tarafından yaptırılmıştır. Karşı kıyıdakı Rumelihisarı ile birlikte Boğaziçi transit geçişinin tam kontrol altında tutulması sağlayan bu küçük kale, burçlarına yaslanan eski ahşap evler ve civarı ile pitoresk bir manzara oluşturur.


Rumeli Hisarı: İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasındadır. Bizans'a kuzeyden yardım gelmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452 yılında yaptırılmıştır. Üç büyük kule yapımını üstlenen Çandarlı Kara Halil, Saruca ve Zaganos Paşaların adlarıyla anılır.

Saraylar, Köşkler ve Kasırlar

Aynalıkavak Kasrı

Aynalı Kavak Yazlık Köşkü 18 inci yüzyılda yapılmış ve daha sonra çeşitli sultanlar tarafından restore ettirilmiştir. 1718'de takılan, bir kısmı Venediklilerden hediye aynaları nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır. Haliç üzerindeki saray, geleneksel Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.

Beylerbeyi Sarayı

Boğaziçi Köprüsü Asya kulesinin dikili olduğu Beylerbeyi, Bizanstan beri saraylara tahsis edilmiş güzel bir semttir. Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır. Dolmabahçe Sarayının havasını taşıyan üç katlı yapı, harem ve selamlık bölümlerini oluşturan 26 oda ve altı salondan ibarettir. Bu küçük sarayın içi her biri küçük çapta bir servet olan Bohemya avizeleri, Yıldız imalatı çiniler ve seramik vazolarla süslenmiştir.Yaldızlı mobilyaları ile nefis halıları buraya ayrı bir güzellik vermektedir. Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşyalar olduğu gibi korunmuşlardır.

Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir. Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır. 1970'li yıllara kadar kullanılan eski yol bir tünel saray bahçesinin altından geçerdi. Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de ağırlanırdı.

Çırağan Sarayı

Haliç ve Boğaziçinin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan 1910 yılında yanmıştır. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yIında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimar Serkis Balyan'a yaptırılmıştı. Dört yılda dört milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları, zengin döşenmiş mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi'nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekan olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir otele dönüştürülmüştür.


Dolmabahçe Sarayı

19 uncu yüzyılda Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı'nın cephesi Boğaz'ın Avrupa kıyısında 600 m boyunca uzanmaktadır. Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üsluplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir. Sultan Abdülmecit'in mimarı Karabet Balyanın eseridir. Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu. Ancak esas saray Topkapı, Dolmabahçe Saraylarının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir.

Dolmabahçe Sarayı üç katlı, simetrik planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Denizden 600 metrelik bir rıhtımı, kara tarafında ise birisi çok süslü iki abidevi kapısı vardır. Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan tören ve balo salonu yer alır. Büyük, 56 sütunlu kabul salonu 750 ışıkla aydınlanan 4.5 tonluk muazzam kristal avizesi ile ziyaretçileri hayrete düşürür.

Sarayın giriş tarafı Sultanın kabul ve görüşmeleri, tören salonunun diğer tarafındaki kanat ise harem bölümü olarak kullanılmıştır. Iç dekorasyonu, mobilyaları, ipek halı ve perdeleri ve diğer tüm eşyası eksiksiz olarak, orijinaldeki gibi günümüze gelmiştir. Dolmabahçe Sarayı mevcut hiç bir sarayda bulunmayan bir zenginlik ve ihtişama sahiptir. Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatkarlarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiştir. Önemli oda ve salonlarda her şey aynı renk tona sahiptir. Bütün zeminler birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplıdır. Meşhur Hereke ipek ve yün halılar, Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde serilidir. Avrupa ve Uzak doğunun ender dekoratif el işi eserleri sarayın her yerini süsler. Pırıl pırıl kristal avize, şamdan ve şömineler sarayın pek çok odasında güzelliklerini sergiler.

Dünyadaki saraylar içerisinde en büyük balo salonu buradakidir. 36 m. yüksekliğindeki kubbesinden ağırlığı 4.5 ton olan devasa kristal avize asılı durur. Önemli siyasi toplantılarda, tebrik ve balolarda kullanılan bu salon, önceleri alttaki, fırına benzer bir düzen ile ısıtılırdı. Saraya kalorifer ve elektrik sistemi daha sonraları eklenmiştir. Altı hamamdan Selamlık bölümündeki, eşi olmayan, güzel oymalı alabaster mermerleri ile dekorludur. Büyük salonun üst galerileri orkestra ve diplomatlar için ayrılmıştır.



Uzun koridorlar geçilerek varılan harem bölümünde, sultan yatak odaları ve sultanın annesinin bölümü ile diğer kadın ve hizmetkarlar bölümleri bulunmaktadır. Sarayın kuzey eklenti bölümü şehzadelere tahsis edilmiştir. Girişi Beşiktaş semtinde olan yapı Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet vermektedir. Cumhuriyet döneminde, Atatürk'ün Istanbul ziyaretlerinde ikametgah olarak kullanıldığı sarayda en önemli olay, 1938'de Atatürk'ün ölümüdür.
dolmabahçe sarayı nerde



Filizli Köşk

Florya Atatürk Deniz Köşkü

Atatürk'ün Florya Deniz Köşkü Türkiye cumhurbaşkanlarının yazlığı şeklinde kullanılmıştır. Marmara Denizi'ne T biçiminde uzantısı ile bu köşk, 1935'de inşa edilmiştir. Erken 20 inci yüzyıl mobilyalarından en iyi örneklerin görülebildiği bir sergendir. Atatürk burada kalan ilk cumhurbaşkanıdır.


Ihlamur Kasırları

19 uncu yüzyıl yaptırılan Ihlamur Köşkü ismini bahçesinde yetişen ıhlamur ağaçlarından almıştır. Şimdilerde İstanbul'un ortasında yer alan bu köşk eskiden şehrin dışındaydı.



Küçüksu Kasrı

Yazlık olarak kullanılan saray, 19 uncu yüzyılın ortasında I. Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır.

Maslak Kasırları

Sultan Abdülaziz tarafından av evi olarak tasarlanan Maslak Köşkü, 19 uncu yüzyıl Osmanlı süsleme sanatının kayda değer en güzel örneklerini taşımaktadır.

Merasim Köşkü

Resmi törenler için kullanılmaktayken, Maiyet Köşkü sultanın maiyetini, bazı hallerde de saraydan gezinti için ayrıldıklarında haremini barındırmıştır. (Pazartesi ve Perşembe hariç her gün açıktır.)

Tekfur Sarayı

Topkapı Sarayı

15-19 uncu yüzyıllar arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezinde bulunan Topkapı Sarayı, labirentleriyle, Boğaz, Haliç ve Marmara Denizi'nin sularının karıştığı noktada, bir kara parçası üzerinde yer almaktadır. Yeni sarayın (Topkapı Sarayının) yapımına 1466'dan sonra başlanmış ve Fatih ölmeden birkaç sene önce 1478'de tamamlanmıştır. Bu saray diğer Avrupa Sarayları gibi tek bir binada olmayıp çeşitli köşk ve dairelerden oluşmuştur. İlk olarak yapılan Çinili Köşk Sırça Saray'dır ve 1472'de bitmiştir. Orta Asya mimarisi karakterinde ve iki katlı köşk 1875'te Arkeoloji, 1908 senesinde de Türk İslam Eserleri Müzesi olmuştur. 1953'te ise Fatih Eserleri Müzesi olarak açılmıştır. Çinili Köşkü, Kubbealtı Arzodası, Hasoda, Hazine, Kiler ve Seferliler gibi koğuşlar, mutfakların bir kısmı, hastalar odası, hamam şimdi kütüphane olan Ağalar Cami, ahır ve diğer binaların yapımı izlemiş ve son olarak da yapı 1478'de Saray surlarının ve Bab-ı Humayun denen Sultanahmet yönündeki asıl kapının inşaatı ile tamamlanmıştır.

Fatih devrinde ortalama 750 kişi olan saray halkı gittikçe artmış ve XIX. yüzyılda normal günlerde 5000, bayram günleri gibi fevkalade zamanlarda ise 10.000'i bulmuştur. Bu sebeple bu saraya zamanla yeni yeni ilaveler yapılmıştır.

Topkapı Sarayı Harem kısmı III. Sultan Murat devrinde 1574 - 1595 yıllarında yapılmış ve ondan sonra Bayazıt'daki harem halkı buraya nakledilmiştir. XIX. yüzyıl başlarında harem halkı 474 kişi idi. Harem'e girerken Kızlar Ağası Dairesi ve onun üst katında da küçük şehzadelerle Sultanlar için Şehzadeler Mektebi vardı. Sarayda zamanla Enderun Mektebi, Hekimbaşı Odası, Enderun Eczanesi, iç avlulardaki köşklerle Sarayburnu sahillerinde yazlık köşkler yapılmış, mutfaklar, ahırlar genişletilmiş, yeni yeni cami ve küyüphaneler ilave edilmiştir.


Yıldız Sarayı

Boğaziçine hakim tepeler ve vadileri kaplayan geniş alan üzerine serpiştirilmiş, yüksek duvarların çevrelediği avlular içerisinde köşkler, bahçeler kompleksidir. İstanbul'un bu ikinci büyük sarayı günümüzde değişik hizmetlere ayrılmış, bölünmüş durumu ile gelmiştir. Yıldız Sarayı, III.Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından ilk yaptırılan bir köşkler bütünüdür. II.Mahmut Yıldız adını verdiği ikinci bir köşk yaptırmış, bu isim daha sonra Abdülmecit, Abdülaziz ve Abdülhamit'in hükümdarlığında yaptırılan bütün gruba geçmiştir. Sultan Abdüaziz zamanında köşkler çoğalmaya başlamış, Malta, Çit, Çadır, Şale Köşkleri yapılmış, koru usta bahçevanların elinde bakir görünüşüne dokunulmadan düzenlenmiştir. Sultan Abdülhamit, burada 32 yıl yaşamış, 33 yıllık saltanatında, şehir içinde şehir gibi olan bu korunaklı sarayı resmi daire ve haremi olarak kullanmıştır.

Yönetim Kısımları'na ilaveten Yıldız Sarayı'nda birçok bölüm ve bir de cami bulunmaktadır. 19 uncu yüzyılın sonunda, II. Abdülhamit zamanında tamamlanmıştır. Yapıların en büyük ve zarifi Şale, sultanların nasıl bir lüks içinde yaşayıp eğlendiklerini göstermektedir. Dünyanın her yöresinden getirilen çiçekler, ağaçlar ve bodur bitkilerle bezeli büyük saray parkından Boğaz'ın panoramik görüntüsü çok güzeldir. Restorasyon çalışmaları nedeniyle sadece Şale ve park halka açıktır.

Camiler, Kiliseler ve Sinagoglar

İsanbul'un ünlü camileri arasında Sultanahmet Cami, Süleymaniye Cami, Rüstem Paşa Cami, Fatih Cami, Eyüp Cami, Yeni Cami, Sokullu Mehmet Paşa Cami ve Mihrimah Sultan Cami sayılabilir.

Kente pek çok kilise ve manastır faal durumdadır. Bir kısmı ise cami haline dönüştürülmüştür. Studios Manastin Kilisesi , Sergios-Bakhos Kilisesi, Hagia Eirene Kilisesi, Pantakrator Manastir Kilisesi, Vefa Kilisesi (Hagios Theoderos), Nyrelaion Manastır Kilisesi, Eglise D'hagia Thekla Manastırı, Eski İmaret Cami (Pantepoptes Manastin Kilisesi), Kalenderhane Cami (Akataleotos Manastırı), Fenari İsa Cami (Lios Manastır Kilisesi) ve Fethiye Cami (Pammakaristos Manastr Kilisesi) ünlüleridir.


Bedestenler

Kapalı Çarşı: Dev ölçülü bir labirent gibi, 60 kadar sokağı, üç binden fazla dükkanı ile dünyanın en eski ve büyük kapalı çarşısı olan "Kapalı Çarşı" İstanbul şehrinin merkezinde yer alır. Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site zaman içerisinde gelişip büyümüştür. 15. yüzyıldan kalma duvarlı, bir seri kubbe ile örtülü eski iki yapının etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline getirilmiştir. Geçmişte burası, her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da, el işi imalatın sıkı denetim altında bulundurulduğu, ticari ahlak ve törelere çok saygı gösterilen bir çarşıydı.

Çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla mücevher dükkanları, buraya açılan yan bir sokakta altıncılar bulunur. İstanbul'u ziyarete gelen turist grupları için alışveriş olanakları, çarşının ana girişindeki modern ve büyük alışveriş merkezleri tarafından sağlanmaktadır.

Mısır Çarşısı: İstanbul'un ikinci kapalı çarşısıdır. IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye vakıf olarak yaptırılmıştır. Çarşıda 6 kapı vardır. Bunlardan 3'ü revak olup, yapıyı daha da güzelleştirmektedir.

Bakırcılar Çarşısı: İstanbulun özellikle yabancıların dikkatini çeken, bir çarşısı da Beyazıttaki Bakırcılar Çarşısıdır. Şimdiki İstanbul Üniversitesi Merkez Binası bahçesinin doğu ve kuzey duvarları altında bir sıra dükkan halindedir. Burada çeşitli bakır işi levha bakırdan döğme olarak elle yapılmakta ve kazan tencere, kuşhane, sahan, tava, tas, leğen, ibrik, güğüm, bakraç, kova, maşrapa, sini, mangal, şamdan, bakırdan, "gülabdab" olarak satılmaktadır.

Kapalı Çarşı: (Kuleli Cami Altındaki Kapalı Çarşı) Üstü kapalı çarşıların bir örneği de, 19 yüzyılda yapılan son senelerde restore edilen Laleli Camii altı dükkanlarıdır.

Su Kemerleri


Mualla Kemeri: Mimar Sinan tarafından yapılan su kemerlerinden biridir. Alibey deresi vadisindedir. Orta kesimde 4 büyük kemer vardır.

Uzun Kemer: Mimar Sinanın yaptığı kemerlerden biridir. Kemerburgazın 1500 m kadar kuzeybatısıdadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır.

Güzelce Kemer: Cebeci Köy Kemeri olarak da bilinen eser Kanuni Sultan Süleyman devrinde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kemerburgazın güneyindeki Cebeci Köyün 1500 m. kadar doğusundadır.

Bahçeköy Kemeri: Sultan Mahmut Kemeri olarak bilinen kemer Bahçeköyden Büyükdere'ye doğru 1 km mesafededir. I. Mahmut zamanında 1731'de tamamlanmıştır.

Çeşmeler

Sultanahmet Çeşmesi (III. Ahmet Çeşmesi): Topkapı sarayının Bab-i Hümayun kapısı önündedir. Binanın dört cephesindeki taş ve bronz işçiliği yazılar kadar tahta saçaklann süsleri birer sanat şaheseridir. Çeşme, klasik dönemin mütevazi çizgilerinden sıyrılmış, hatların zerafeti, zenginlik ve güzelliği ile emsalleri arasında sivrilmiştir.



Üsküdar III. Ahmet Çeşmesi: Üsküdar'da iskele meydanında yer alır. 1728'de yapılmıştır. Ahşap çatılı ve dört yüzlü bir meydan çeşmesi olup mimarlık, hattatlık, taş işçiliği ve şiir sanatının bir şaheseridir.


Alman Çeşmesi: Sultanahmet meydanında parkın içindedir. Alman İmparatoru II. Wilhelm'in İstanbul'u ikinci ziyaretinin anısı için bütün kısımları ile Almanya'da yapılmış, İstanbul'a getirilerek hazırlanan kemerlerin üzerlerine konmuştur. 20'inci yüzyılın ilk günü olan 1 Ocak 1901'de açılış töreni yapılan bu çeşmenin üç kubbesi altın mozaik kaplıdır.

Tophane Çeşmesi: Tophane Meydanındadır. 1732'de I. Mahmut tarafından Hassa Baş Mimarı Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır.


Beykoz Ishak Ağa Çeşmesi: İstanbul'da Beykoz ilçesindedir. Türkiye çapında en güzel çeşme anıtlarımızdan birisidir.

Ayazma Çeşmesi: Üsküdar'da Ayazma Camii avlusundadır. 18. yüzyılda III. Mustafa tarafından yaptırılan Çeşme devrin mimari özelliklerini taşır.

Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi: 1732'de Sultan I. Mahmut tarafından annesi Saliha Sultan adına yaptırılmıştır.

Göksu Çeşmesi: Sultan III. Mustafa'nın eşi ve III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır.

Esma Sultan Çeşmesi: 1799 da III. Ahmet'in kızı Esma Sultan tarafından yaptırılmıştır. Meydan çeşmelerinin bir örneğidir.

Osmanlı Dönemi İstanbul Çeşmeleri

Anıtlar ve Meydanlar

Hipodrom: Günümüze çok az kalıntıları ulaşan Roma devri önemli yapıları ve abideleri, Hipodrom çevresinde inşa edilmiştir. "Büyük Saray" diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanında başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Semt Bizans ve Türk devirlerinde de merkezi önemini devam ettirmiştir. İstanbul'un en önemli abideleri Ayasofya, Sultan Ahmet Cami, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yere Batan Sarnıcı burada, Hipodromun çevresindedir. Günümüzde Hipodromdan günümüze Theodosius Dikili Taş, Konstantin Sütunu (Orme Odelisk), Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun) ları kalmıştır.

Theodosius Dikili Taş: Aslı eski Mısır eseridir. MÖ 1547 yıllarında Firavun III. Tutmosis (Toothmesis) adına Heliopolis'de dikilmiştir. Pembe granitten ve yekparedir. Üzerinde Hiyeroglif yazısı ile II. Tutmosis'in zaferleri yazılmıştır. 390 yıllarında Bizans İmparatoru Iç Theodosius tarafından İstanbul'a getirilerek Hipodroma dikilmiştir. Kaidedeki kabarmalar üzerinde I. Theodosius, oğulları, karısı, Arkedios, Honorios ile İmparator II. Valantinianos görülür. Ayrıca Hipodrom sahneleri ve anıtın dikilişini gösteren tasvirlerde vardır.


Gotlar Sütunu: Topkapı Sarayı dış bahçesinde, Gülhane Parkı Sarayburnu girişinde bulunan ve Roma Devri'nden günümüze hiç değişikliğe uğramadan gelen çok eski bir abidedir. 3. veya 4. yüzyılda dikilmiş olan bu sütun yüksek kaide üzerinde 15 m. boyunda monolit mermerden ibarettir. Sütun başı korint üslubunda kartal arması ile süslüdür. Gotlar'a karşı kazanılan zaferden bahseden kitabe satırlarından dolayı abide "Gotlar Sütunu" adıyla da anılır.

Çemberlitaş (Konstantin Sütunu): MS 330'da Başkentin Roma'dan İstanbula nakli sebebi ile kentin ikinci tepesindeki büyük oval bir meydan ortasında, Konstantinin şerefine dikilmiş olan ve Çemberlitaş sütunu olarak da bilinen bu abide orijinalinden daha kısa olarak günümüze gelebilmiştir.

Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun): Bu sütun Delphi'deki Apollon tağınağından 4.yüzyılda istanbula getirilmiştir. İstanbuldaki en eski anıtlardan birisidir. Orijinalinin M.Ö. 409' da yapıldığı bilinmektedir. Birleşmiş olan çeşitli Yunan sitelerinin Perslere galip gelmesi üzerine Pers ordusunun silahlarının eritilip dökülmesinden meydana getirilmiştir.

Beyazıt Meydanı: İmparator Teodosius devrinde MS. 393 yılında şehrin en büyük meydanı olarak inşa edilmiştir. Ortasındaki dev boyutlu zafer takının üzerinde yer alan bronz boğa başlarında dolayı buraya "Form Tauri" meydanı ismi verilmiştir. Üzerinde İmparatorun da heykeli yükselen zafer takından günümüze bir kaç mermer blok ve sütun kalmıştır. Kuzeyde, Fatih'in yaptırdığı ilk sarayın yerinde İstanbul Üniversitesi bulunmaktadır. Üniversite girişi abidevi kapı ve bahçedeki yangın kulesi 19. yy yapılarıdır. Meydanı süsleyen ve adını veren 15. yüzyıl Beyazıt Camii kalabalık ve hareketli Kapalı Çarşının komşusu olup, buraya ait külliyeden günümüze medrese, hamam ve dükkanlar kalmıştır.

Ve son olarak Avcılardaki Atamızın doğduğu evin aynısı 1999 da yapıldı.''alıntı''

7 Ekim 2010 Perşembe

Sullivan and Sons

Sullivan and Sons
Our 18,000 sq. ft. warehouse is full of many types of instruments and valves ready to be rebuilt to your specifications. All of our products are rebuilt to exacting standards, then calibrated using some of the latest calibration technology available. Our products are then shipped to you looking like new and ready to install.
Sullivan and Sons, Inc. has been selling instrumentation and valves for over 20 years. Our remanufactured items sell for 40-75% off retail. We strive to provide quality products with quick lead times. The business of remanufactured instrumentation and valves is a competitive market and we differentiate ourselves by providing a superior product and customer service with a friendly attitude. We are a family owned business that truly cares about resolving your problems quickly and with minimal difficulties.

Full Repair Facility
We have a full repair shop that services all major manufacturer brands. Just send us your instruments or valves and we will evaluate for FREE and give you a repair estimate. Our top-notch repair service will save you TIME and MONEY.
The repairs on our control valves include disassembly, sandblasting, resurfacing of gasket surfaces, replacement of all soft parts, replacement or repair of trim, reassembly, and shell and leak test. A two year warranty is available on our control valves.
Valve Repairs
Instrument Repairs
Our 18,000 sq. ft. warehouse is full of many types of instruments and valves ready to be rebuilt to your specifications. We recently upgraded our valve shop with the latest technology and we have additional personnel to increase our production and decrease our lead times.
All of our items are rebuilt to exacting standards, then calibrated using some of the latest calibration technology available. Our products are then shipped to you looking like new and ready to install. Sullivan and Sons..
http://www.sullivanandsons.com/repair.shtml

5 Ekim 2010 Salı

FINANCE

FINANCE - Finans

Currency trading is the largest market on the planet. It is estimated that in excess of US$2 trillion is traded every day. Compare this to the New York Stock Exchange's daily transactions of approximately US$50 billion, and you can see that the magnitude of the currency trading market exceeds all other equity markets in the world combined. The practice of currency trading is also commonly referred to as foreign exchange, Forex, or FX, for short.

Currency trading, or the foreign currency exchange market (FOREX) involves the buying and selling of various currencies such as the U.S. dollar, Canadian dollar, Australian dollar, United Kingdom pound, Euros, and various other currency. The key to making a profit in the FOREX market is knowing when to buy and sell currency that you own. Knowing how to do this requires following the trends for several months before you make your first trade in the FOREX market so that you are educated enough in the trends of the market to make an informed decision. The market is based upon buying currency when it is at the lowest price and selling when it is at the highest price, and to do that, you need to know what those fluctuations in the market are. This is especially important for new traders, but seasoned traders must continue to follow the trends in the markets in which they are trading in order to continue making a profit.

The benefits of Forex trading include the ease by which trades can be made. Actual currency trading takes place directly between the two counterparts, which eliminates the necessity for central exchange conduction. Another benefit of Online FOREX Trading is they are up 24x7! In today's busy market many traders find it difficult to manage their portfolio during standard hours. The internet allows traders the ability to access their portfolio anytime.

Whether you are a forex trader or just curious about forex currency trading, you owe it to yourself to separate the wheat from the chafe. The Internet is awash in foreign exchange currency trading websites whose sole existences are dependent upon ignorant forex investors. From get-rich-quick forex software schemes to free forex training, forex educational seminars, free forex signals, forex forums, and more, the fraudulence that surrounds the fx trading market is frightening.

Currency trading scams often attract customers through advertisements in local newspapers, radio promotions or attractive Internet sites. These advertisements may tout high-return, low-risk investment opportunities in foreign currency trading, or even highly-paid currency-trading employment opportunities. However, you need to be skeptical when promoters of foreign currency trading claim that their services or account management will earn high profits with minimal risks, or that employment as a currency trader will make you wealthy quickly.

Alıntıdır

3 Ekim 2010 Pazar

Exploring 1,000-year-old Hanoi

Hanoi guide
Hanoi turns 1,000-years-old on October 1st, 2010. Quite the milestone, with quite the celebration. 
There are 53 officially sponsored activities planned during the 10 day festivities, closing with The Great Celebration (Đại lễ kỉ niệm) held on Sunday, October 10, 2010, which is also the Liberation Day of Hanoi.
The Hanoi 1,000 closing ceremony will take place at the My Dinh National Stadium and will reportedly include 10,000 artists.
We visited Hanoi in June, 2010 and compiled this three day guide of where to go and what to do. For those visiting Hanoi during it's birthday bash, or after, check out some of the sights below while in town.

Where to stay

Blue Paradise, Hanoi
Blue Paradise is definitely blue, but not quite paradise.
Hotels in Hanoi are cheap and relatively easy to find when there's not a 1,000 year birthday going on. During our visit in June, we didn't want to book a room for four nights without knowing what it would actually be like, so we booked online at Blue Paradise Hotel for US$28 for one night.
We also ordered airport shuttle pickup service. Hanoi's Old Quarter is about a 45-minute drive from the airport and we learned it shouldn't cost us more than US$10, but we opted for the shuttle at US$15 as the last thing we wanted to do was get in a dishonest taxi late at night.
Our expectations for Blue Paradise Hotel at a whopping US$28 a night were not extremely, or moderately, or even remotely high. Four months ago I looked at a flat for rent in Hong Kong that didn't even aspire to crackhouse status. It cost US$750 a month, or about US$25 a night.
The hotel and room at Blue Paradise weren't bad, but we still checked out. We wanted to try our luck elswhere.
It took about an hour to find the Golden Lotus, a decent hotel for US$50 a night.
One Tripadvisor customer review of Golden Lotus said, "Decided to check out the next day and found a really nice quiet room with lovely staff and a great balcony at the top of the Gia Bao Hotel. It was worth losing money not to stay at the GL Hotel another night."
Our experience was good, theirs was bad. That's the way it goes. The best way to find what you want is to stay flexible.
Though our experience was good enough, yours might not be, so the wise thing to do is to book the first night only in advance.
If you aren't happy with your initial choice, or didn't book at the Sofitel Metropol Hanoi Hotel (about US$170 per night) in the first place, your first morning in Hanoi will probably be spent looking around for a hotel for the next few nights.
We'd suggest in or around Hoan Kiem District and the Old Quarter. There are plenty of hotels and hostels (for the backpacker types) to choose from and most had vacancies.

Explore Hanoi

This section is based on our full three days in Hanoi and complimented by recommendations from CNNGo contributor and editor of Vietnam Pathfinder magazine Helen Clark, and some shopping finds scored by CNNGo's very own shopaholic and travel master Kristina Perez.
You're in good hands. Oh, and while you're out there keep an eye out for all of the Soviet influence.

Day one

Wander around Old Quarter and North Hoan Kiem

Old Quarter, Hanoi
The Old Quarter is a great first jaunt in Hanoi with its insane energy and unique character.
All manner of foods, creatures and scooters can be found in the Old Quarter.
Scooter dodging is required, and the local Hanoians have it down to an art. Foreigners not so much.
But with a little practice one might have only a moderate chance of significant bodily injury while crossing roads.That chance slightly increases during rush hour.
A map of the area is useful, but not required unless you have somewhere specific to go.
Just get your bearings for North and South by remembering Hoan Kiem lake is to the South. Having a landmark in mind is a good idea for retaining a sense of direction.
For a decent wander in the Old Quarter, you'll need at least four to five hours, preferably in the morning to early afternoon when it isn't so blistering hot (in the summer.)
Try the local coffee
Weasel coffee, Hanoi
Weasel coffee is produced in the same manner as civet coffee. The weasel eats the beans. Poops them. They get picked out then ground. Viola!
Vietnamese love their coffee, and there is no lack of coffee shops offering up many java varieties.
During our trip we randomly check out five coffee shops and try different kinds of iced and hot blends.
Word of warning: Those that like their coffee light will need lots of sugar as many of the Vietnamese blends can be potent, eye-popping cups of dark black goodness.
Tip: Don't drink the tap water, but ice is generally OK in Hanoi as the bars, restros, and other venues tend always to use clean-water ice not made from tap water.
Catch a Water Puppet show
Water Puppets, Hanoi
Water Puppets on parade.
As a respite from the heat (or cold humidity in the winter months), drop in and see a water puppet show at Thang Long Water Puppet Theater.
Water Puppetry is uniquely Vietnamese, and originated in near Hanoi nearly 1,000 years ago.
Today, visiting the Thang Long Water Puppet Theater is almost as interesting for tourist watching as it is for checking out the traditional puppet performance.
Rows of Germans, Americans and Canadians line the seats during our visit. The show itself features the dancing forms of puppets manipulated by their puppeteers in a shallow pond or wading pool and is quite entertaining.
It is always amusing to learn random cultural facts such as fart jokes were apparently as popular 1,000 years ago as they are today. (Thang Long Water Puppet Theater info: 57B Pho Dinh Tien Hoang, admission 20,000 - 40,000 VND, shows at 6:30 p.m. and 8 p.m. Monday - Saturday, 9:30 a.m., 6:30 p.m. and 8 p.m. Sunday, Tel: 824 9494, website: www.thanglongwaterpuppet.org)
Try the street food
Hanoi street food
Hanoi is renowned for it's street food, with some calling it the best in Vietnam, and potentially even in Asia.
There are street food vendors all over the city, with a large concentration in the Old Quarter and around Hoan Kiem Lake.
Sanitation concerns aside, those looking to truly delve into the local culture should definitely try digging in at one of the many barbecue stalls, noodle stands, tea and coffee stands, and corner shops.
For those lacking the intestinal fortitude or gambling mentality, there are plenty of other edible options in the city. These options are very cheap as well, with many snacks and meals easily costing under US$2.
Keep an eye out for some of these Vietnamese dishes which can all be had for under US$1.
Tip: We also suggest checking out Stickyrice, a fantastic foodie blog that digs deep into the Hanoi food scene.
Wrap it all up with a steak dinner
Head up to West Lake for a hearty steak dinner. CNNGo's Helen Clark suggests Chien Beo.
"Chien Beo is one of Hanoi’s best local steak houses, doing a Vietnamese take on steak and called 'bit tet'. It’s a common enough dish but often the steaks are thin, leathery and drowned in sauce. Not here. Steaks. Steaks stuffed with cheese. Rolls of beef. The place is greasy, hot and gets very, very noisy and for most, this is part of its charm. Food is more expensive than a street side bowl of noodles, but much cheaper than ‘Western-style’ places in town. And doubly as good." (192 Nghi Tam street, Yên Phụ, Tay Ho district, Hanoi, Vietnam.)


Read more: Exploring 1,000-year-old Hanoi in three days | CNNGo.com http://www.cnngo.com/explorations/play/72-hours-hanoi-vietnam-889141#ixzz11MYaamtS

Making electric cars safe and sound

Making electric cars safe and sound

ELVIN is testing a variety of sounds which are designed to make electric cars safer in an urban environment.


London, England (CNN) -- They may be cleaner than their gas-guzzling cousins, but manufacturers are increasingly concerned that electric cars' near-silent motors could pose a problem for pedestrians navigating city streets.
The safety issue is spurring on UK researchers to test-drive a range of artificial sounds which could see the traditional sound of the combustion engine being replaced by the sound of, among other things, space invaders.
Using a specially built electric van called ELVIN (Electric Vehicle with Interactive Noise) researchers at Warwick University's WMG (formerly Warwick Manufacturing Group) are finding out what noises alert pedestrians efficiently and without annoyance.

Using the audio engineering expertise of NoViSim and EC Tunes, WMG has created six separate sounds which have been programmed into the van.
People are then asked to give their opinions on the sound of the van as it travels around the university campus.
"Sound not only alerts people to the presence and direction of a vehicle, it also indicates the type of vehicle and whether it is stopping or accelerating," says Paul Jennings, head of automotive research at WMG.
Jennings anticipates that the sounds used for electric cars will be tailored to the type of model.
"The sounds for, say, a sports car, saloon or a city runaround will probably need to be different," Jennings says.
"But the crucial thing is that they need to be safe and environmentally friendly."
Furthermore, creating new sounds is also an opportunity for automakers to convey other messages, Jennings says.
"You can imagine that manufacturers would be very excited about doing something with sound that could be personalized."
Sounds, he says, enable manufacturers to "portray messages about the brand and quality," and "help form part of [the owner's] relationship with it."
Jennings and his team at WMG have worked closely with auto manufacturers for several years now, but mostly fine-tuning interior noise in prestige cars.
This project, Jennings says, is more of "a blank sheet of paper" which presents "a significant challenge."
The pilot study will be followed by a longer, more detailed, period of research, simulating electric car sounds alongside a range of other vehicles.
The prospect of thousands of silent electric vehicles hitting city streets is already occupying the minds of legislators on both sides of the Atlantic.
A bill -- "Pedestrian Safety Enhancement Act of 2009" -- is currently at committee stage in the U.S. Congress, examining if there is a need for minimum sound levels on motor vehicles. The European Union is also considering similar legislation.
Research coming out of North America is already flagging up safety issues with electric car noise, Jennings says. But until guidelines -- if any -- are set down in law, he says he can't be sure how electric cars may end up sounding.
It's still early days, but auto manufacturers are already looking to take the lead in what is predicted to be a highly lucrative market.
Earlier this year, David Jackson, electric vehicle project manager at Nissan UK, told UK newspaper The Times that the company's electric Leaf model could be equipped with a "Star Wars noise" to alert pedestrians.
In Japan, Toyota has already begun selling a noise-making device which can be fitted to its best-selling hybrid Prius model. It also plans to sell the device, which emits a humming sound, in other markets including the U.S.

1 Ekim 2010 Cuma

More luxury hotels are checking in to Bangkok

Tourism fears be damned. More luxury hotels are checking in to Bangkok

Now that the Siam Kempinski is officially in business, we look ahead to the next big brands coming to the city
   


Siam Kempinski
Siam Kempinski sent out a strong message with its grand opening party this week: it's here to compete with the big boys.
Bangkok’s tourism industry might be standing on wobbly legs thanks to this year’s political unrest and a strong baht, but the world’s luxury brands haven’t given up on the city yet.

Case in point: Bangkok's shiny new Siam Kempinski held a huge, over-the-top grand opening party to mark its arrival this week, a monstrous affair the city has never seen the likes of.

Ostentatious? Nah. Decadent? Definitely

The Siam Kempinski flew in Maasai Warriors from Tanzania, an all-girl swing band from Germany and Turkish belly dancers. Her Royal Highness the Crown Princess Maha Chakri Sirindhorn took a tour of the massive property and cut the opening ceremony ribbon.

Chefs from global Kempinski hotels were flown to Bangkok to cook dishes from their countries of origin. In the outdoor swimming pools, there was a Thai floating market where ladies in national costume served Thai dishes directly from their boats. At the Sra Bua by Kiin Kiin restaurant, Michelin-starred chef Henrik Yde-Andersen served Thai canapés.

A Turkish Bazaar featured an Ottoman-style buffet, complete with fired up shisha pipes. There was an oyster and caviar bar, Canadian lobster and fois grois on sticks. German beer, champagne and African wines flowed, while the Brasserie Europe had two-meter high strawberry mountains, chocolate fountains and a huge dessert buffet.

The event brought in pretty much every member of Thai high society, and probably a few gate crashers as there was nobody asking for names at the door.
Nothing was too decadent, sending out a very loud and clear message: Siam Kempinski plans to compete head on with the likes of old Bangkok luxury leaders like the Mandarin Oriental, the Four Seasons and the Grand Hyatt Erawan to win the love of wealthy Thais and attract their lucrative wedding and events business.


St. Regis Bangkok
A graphic rendering of what the St. Regis will look like when it opens next year.
And the luxury brands keep coming
We went to the Thai Hotels Foundation to find out how many five-star rooms the city already has. Not including the 303-room Kempinski and a few other big names that haven't yet been rated by the Thailand Hotel Standard Foundation, they told us that on their list alone there are 22 five-star hotels with a whopping 10,279 rooms in total. And that doesn’t include any of the high end boutiques that have been going up everywhere.

So how many luxury hotel rooms does Bangkok really need? Apparently Starwood Properties thinks we could do with 630 more in the coming two years as the next two huge brand names now under development here are both theirs: the St. Regis Bangkok and the W Bangkok.

St. Regis is set to open in January of 2011, on prestigious Rajdamri Road. It will have 227 rooms, all serviced by the brand’s famed St. Regis butlers. If you find you like it so much you don’t want to leave, there are residences for sale too. 
The W Bangkok will be opening in May of 2012, with 403 rooms, all equipped with the latest high tech goodies as well as their signature “Munchie Box” and Whatever/Whenever service. This hotel will be located on South Sathorn Road. 

Scoff we might, but Starwood may actually be able to fill those rooms -- barring any future mass outbreaks of political unrest, of course.
Despite this year’s ongoing chaos that brought on travel advisories against Thailand from a number of countries -- Bangkok remains under a state of emergency -- the Ministry of Tourism and Sports says that in the first seven months this year, Thailand received 8,766,706 tourists, compared to 7,703,971 in 2009 for first seven months of the year, a surprising rise of 13.8 percent.



Read more: Tourism fears be damned. More luxury hotels are checking in to Bangkok | CNNGo.com http://www.cnngo.com/bangkok/visit/luxury-hotels-bangkok-151432#ixzz116JtYI9z